KELEBEK HAKKINDA
Kelebek, böceklerin, pulkanatlılar veya kelebekler (Lepidoptera) takımının kanatlı fertlerine verilen genel ad. 150.000 kadar türü bilinmektedir.
Vücutları kiremit dizilişi şeklinde renkli pullarla örtülüdür. Pullar, uçları yassılaşarak genişlemiş kıllardır. Ufak sarsıntılarda koparlar. İki çift olan kanatlarının büyüklüğü türlere göre değişir. Pek az türde ve bazı türlerin dişilerinde kanat bulunmaz. Emici tipteki ağız parçaları hortum şeklindedir. Kullanılmadığı zamanlar bu hortum başın alt tarafında helezon biçiminde kıvrılır. Balözü emerler. Çiçeklerin balözünün tadını ayaklarıyla alırlar. Tat alma cisimcikleri ayaklarına yerleşmiştir. Ayaklarıyla çiçeğin suyunu kontrol ederler. Beğendikleri takdirde kıvrılı duran hortumlarını uzatarak emerler.
Ağız organları, yalnız çiçek tozu (polen) ile geçinen "Micropterygidae" kelebek familyasında çiğneyicidir. Tüylü başlarında büyükçe iki petek göz ve çoğunda iki nokta (osel) göz bulunur.
Kelebekler faaliyet durumlarına göre gece ve gündüz kelebekleri olarak iki gruba ayrılırlar. Gece kelebekleri kalın ve ağır vücutlarıyla alaca karanlıkta veya gece uçarlar. İnce kıl gibi olan antenlerinin ucu sivridir. Bazı türlerde antenlerde birer dizi tüy bulunduğundan tarak görünümündedirler. Genellikle renkleri mattır. Hızlı uçucudurlar. Bu uçucular diğer kelebeklere göre daha hızlı uçarlar fakat daha az uçarlar. Tehlike anında sürüden ayrılarak farklı yönlere kaçışırlar ve tehlike bittiğinde tekrar toplanırlar.
Gündüz kelebekleri gece istirahat edip, gündüz uçarlar. İnce ve hafif vücutludurlar. Anten uçları topuzludur. Kanatları gayet güzel renk ve desenlerle süslüdür. Uçuşları yavaştır. Bir yere konduklarında kanatlarını yukarıya dik tutarlar. Gece kelebekleri ise dinlenme hâlinde kanatlarını çatı gibi gövdelerinin üzerine kapatırlar veya tamamen açık bırakırlar. Bu kurallar bütün kelebekler için geçerli değildir. Örneğin; Skiperler pervane olmadığı halde antenleri incedir. Vücutları kalın ve renkleri mattır. Gündüz uçarlar. Çoğunlukla pervanelerle karıştırılırlar.
Gece kelebeklerinin işitme ve koku alma duyuları da çok hassastır. Bazı türlerin erkekleri, 5 km uzaktaki dişinin kokusunu alabilirler. Gündüz kelebeklerinin duyargaları (anten) çıplak olduğundan bu hassaslıktan mahrumdurlar.
Kelebeklerde çoğalma yumurta ile olur. Kelebek yumurtaları yarım küre, küre, silindir ve iğ şeklindedir. Dişileri yumurtalarını tek tek veya gruplar halinde ağaç kabukları veya yapraklar üzerine yapıştırarak bırakırlar. Bazıları da üst üste yapıştırarak kuleler meydana getirir. Bazıları yumurtaların üzerini vücutlarından kopardıkları kıllarla bir kürk gibi kapatırlar. Kışı geçirmek zorunda kalan yumurtalar “Korion” denen sert bir kabukla örtülüdür. Yumurtadan çıkan larvalara “tırtıl” adı verilir. Kışı genellikle tamamen gelişmiş olarak yumurta kabuğu içinde geçirir. İlkbaharda her yer yeşermeye başlayınca kabuğunu yırtarak besin aramaya çıkar. Dişi kelebekler yumurtlarken özellikle tırtılların beslendiği bitki türlerinin üzerine veya yakınına yumurtalarını bırakırlar.
Tırtıllarda üç çift göz ve 2-5 çift karın bacağı bulunur. Ağız parçaları ısırıcı çiğneyicidir. Alt dudağa dökülen ipek salgı bezleri vardır. Oburca beslenen tırtıllar, 4-5 defa deri değiştirirler. Normal iriliğe ulaşınca ipek salgısı ile kendilerine koza örerler.
Koza içinde erginin şekillendiği pupa durumuna geçer. Bir müddet sonra pupa kabuğunu yırtar ve kozadan genç ergin yeni kelebek ortaya çıkar. Fakat hemen uçamaz. Kanatlarındaki damarların kanla dolması ve kuruyarak güçlenmesi için birkaç saat beklemesi gerekir. Bazı erginlerin ömrü 24 saat, bir kısmının 1-2 aydır. Hayatları birkaç mevsim sürenler kış uykusuna yatar veya daha sıcak bölgelere göç ederler. Bunlar yüzlerce kilometrelik yolu uçabilecek güçtedir. İngiltere’de yaygın bir tür, havalar soğumaya başlayınca Kuzey Afrika’ya göç eder. Kuşların aksine kelebeklerin göçü tek yönlüdür. Amerika’da yaşayan bir çeşidin dışında hiçbiri geri dönmez.

TIRTILDAN KELEBEĞE
Kelebekler kanatsız doğarlar. Biçimlerine ulaşmaları için dört aşama geçirmeleri gerekir. Bazıları 24 saat
Tırtılın vücudunda toplam 14-15 halka vardır. Başında küçük gözleri
Tırtılların diğer canlılar gibi büyüdükçe boyları uzamaz. Onlar büyüdükçe kendi derilerine sığamayacak kadar şişmanlarlar. Sonunda tırtıllar yavaş yavaş derilerini yırtarak ondan kurtulurlar. Yerine kendi şişmanlamış bedenlerine daha uygun olan yeni bir deri çıkarırlar. Tırtıl böcek yiyen kuşlar için çok lezzetli bir canlıdır. Tırtılların kendilerini korumaları için çeşitli saklanma tekniklerini vardır. Bazıları dimdik ayakta durarak dal taklidi yapar bir kısmı kendi rengindeki bir yaprağın üstünde durarak kendisini kamufle eder
Tırtıl bu kamuflaj tekniklerini kelebek olduktan sonra da kullanır. Şöyle ki kelebekler kendilerine uygun renkte olan bölgelerde yaşarlar. Böylece kolayca saklanabilirler.
Üstün korunma sistemiyle gelişimine devam eden tırtıl nihayet üçüncü devreye girer. Tırtıl bu devreye geçeceği vakit karnını tıka basa yaprakla doldurur ve neredeyse çatlayacak hale gelir. Bu üçüncü devrede tırtıl kendisini bir torbanın içine hapseder ve burada değişime başlar.
Bu evrede tırtılın etrafında oluşan sert kabuğa “krizalit” denir. Bu kabuğun içinde iken hareketsizdir ve hiç yemek yemez. Yalnızca tırtıl iken yediği yaprakların enerjisini kullanır. Krizalit kabuklar bir yaprağın
Aşağı yukarı 10 gün kadar bir süre geçtikten sonra kelebek birkaç dakika içinde krizalitin kabuğunu yırtarak çıkar.
O anda kelebeğin kanatları henüz normal boyutlarına ulaşmamıştır. Dördüncü evrede yeni kelebek kanatlarını germek için kanatlarının üzerindeki damarları vücut sıvısıyla şişirir. Kanatlarını kuruttuğu an ise hiç eğitim almadan anında uçar. Kanatlar aynı zamanda kelebeğin solunumuna da yardımcı olur.
İPEK BÖCEĞİNİN ALLLAH’IN İLHAMIYLA ALDIĞI TEDBİR
Sizin 450-500 kadar yumurtanız olsa ve bunları dışarıda muhafaza etmeniz gerekse ne yapardınız? Onların, rüzgar gibi doğa şartlarının etkisiyle saçılıp dağılmalarını önleyecek bir tedbir almanız kuşkusuz ki en akılcı olandır. İşte dünyanın tek seferde en fazla yumurta yumurtlayan canlılarından biri olan ipek böcekleri (450-500), yumurtalarını muhafaza etmek için çok akılcı bir yönteme başvururlar: Yumurtaları salgıladıkları yapışkan bir maddeyle (iplikle) birbirlerine bağlayarak, etrafa saçılıp, dağılmalarını engellerler.
Yumurtadan çıkan tırtıllar, ilk iş olarak kendilerine uygun bir dal bulur ve daha sonra da aynı iplikle oraya bağlanırlar. Ardından gelişebilmeleri için salgıladıkları bu iplikle kendilerine koza örmeye başlarlar. Hayata gözlerini yeni açmış bir tırtılın bu işlemi yapması, durup dinlenmeksizin 3-4 gün sürer. Bu süre içerisinde tırtıl, binlerce kez dönerek, ortalama 900-1500 m. uzunluğunda bir iplik çıkarır. Bu işlem bitince de hiç dinlenmeden yeni bir işe başlar ve güzel bir kelebek olmak üzere değişim geçirmeye başlar.
Ne anne ipek böceğinin yavrusunu muhafaza edebilmek için aldığı tedbir, ne de herşeyden habersiz, henüz hiçbir eğitime, bilgiye sahip olmayan küçücük bir tırtılın gösterdiği davranışlar evrimle izah edebilecek olaylar değildir. Herşeyden önce annenin, yumurtaları yapıştırmak için kullandığı ipliği üretebilmesi mucizevidir. Yumurtadan yeni çıkan bir tırtılın kendisi için gerekli ortamı tanıyıp ona uygun koza örmesi, ardından değişim geçirmeye başlaması ve bu değişimi problemsiz olarak geçirebilmesi ise insan aklının anlayış sınırlarını zorlamaktadır. Bu durumda her tırtılın dünyaya ne yapması gerektiğini bilir bir şekilde geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz ki bu da, tüm bunların henüz dünyaya gelmeden "öğretilmiş" olduğu anlamına gelecektir. http://imangercekleri.com/
Bunu bir örnekle açıklayalım. Eğer yeni doğmuş bir bebeğin, doğumundan sadece bir kaç saat sonra ayağa kalktığını, dahası kendisine bir yatak yapmak için malzeme (yorgan, yastık, minder vs.) topladığını ve bunları düzgün bir biçimde birleştirip bir yatak yapıp içine yattığını görürseniz, ne düşünürsünüz? Olayın şaşkınlığını üzerinizden attığınızda, varacağınız en mantıklı sonuç, bu bebeğin böyle bir işlemi yapması için henüz anne karnında olağanüstü bir yolla bir şekilde "eğitilmiş" olduğunu düşünmektir. Tırtılların durumu, bu örnekteki bebeklerden farksızdır.
Bu da bizi yine aynı sonuca ulaştırır: Bu canlılar, kendilerini yaratan Allah'ın belirlediği biçimde doğmakta, davranmakta ve yaşamaktadırlar. Kuran, Allah'ın "balarısına vahyettiğini ve ona bal yapmayı" (Nahl Suresi, 68-69) emrettiğini haber vermekle, aslında canlılar dünyasındaki büyük sırrın bir örneğini bildirmiş olur. Bu sır, tüm canlıların Allah'ın iradesine boyun eğmiş olarak, O'nun belirlediği kaderi izledikleri gerçeğidir. Arı bu nedenle bal yapar, ipek böceği bu nedenle ipek üretir. www.arimucizesi.com
TIRTILIN MÜKEMMEL YAPİSI ROBOT TEKNOLOJİSİ TARAFINDAN TAKLİT EDİLMEKTEDİR
Doğadan örnek alınan her canlı, onların sahip oldukları her sistem iman eden insanlar için Allah’ın yaratışındaki kusursuzluğun birer delilidir.
Bilim adamları robotların esnek olmayan yapılarını değiştirmek amacıyla çalışmalar yapmaktadırlar. Çünkü mekanik robotların bükülemez yapıları hareketlerine pek çok kısıtlama getirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Tufts Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı yeni üretilen robotların tamamen yumuşak yapılı olması için çeşitli çalışmalar başlatmışlardır. Bu araçların tıp ve uzay araştırmaları gibi alanlarda pek çok fayda getirmesi planlanmaktadır.
Bilim adamları robot teknolojisini ilerletebilmek için çalışmalarını biomimetik alanında da yoğunlaştırmışlardır. Biomimetik Allah’ın doğada yarattığı canlıların incelenmesi ve bu canlılarda görülen aklın yeni teknolojilerde kopyalanması olarak özetlenebilir. Bilim adamları en mükemmel mekanizmaların laboratuvarlarda icat edilmeden milyarlarca yıl önce doğada bulunduğunu görmüşlerdir. Bu durum evrimi savunan bilim adamlarını çok büyük sıkıntıya sokmuştur çünkü evrim basamağının en son halkası olduğunu iddia ettikleri insan, sözde kendisinden daha ilkel olması gereken canlıların bildiklerini bilememektedir.
Biomimetik alanında çalışmalar yapan araştırmacılar tırtıl ve ipek böceğinin özelliklerine benzer yapıda, yumuşak hareketler yapabilen robotlar üretmeye çalışmaktadırlar.
Biyoloji profesörü Barry Trimmer tırtıllarda yapılan incelemelerin bu alanda kendilerine yol göstereceğini belirtmiştir. Bir nörobiyolog olan Trimmer bu canlıların beyinlerini kullanarak sıvı hareketini nasıl kontrol ettiklerini ve böylece hiç eklem olmadan nasıl rahatça hareket edebildiklerini daha iyi anlayabilmek amacıyla çalışmalar yapmaktadır.
Günümüzdeki yumuşak yapılı robot prototipi silikon elastomer denilen maddeden yapılmıştır. İç duvara tutunmuş çok küçük kasları bulunmaktadır ve bunlar geri plandan görülebilen elektronik arayüzey ile kontrol edilmektedir. Robotun üzeri silikon lastik bir deri ile kaplıdır. “Softbot” isimli yumuşak yapılı bu robot ancak silikon lastik parça içerisinde kıvrılarak ilerleyebilmektedir. Şu ana kadar araştırmacılar robotun ancak hafif dalgalanma hareketi yapmasını sağlayabilmişlerdir.
Unutulmamalıdır ki tırtıl doğada çok fazla rastlanan bir canlıdır ve bu canlının yapısı milyonlarca yıldır değişmemiştir. Ancak bilim adamları var güçleriyle bu canlının hareket mekanizmasının sırlarını çözmeye ve bunu teknolojiye adapte etmeye çalışmaktadırlar. Ancak 21. yüzyıl şartlarında bile tam başarı sağlayamamışlardır. www.biyomimetik.net
Allah tırtılı ve diğer tüm canlıları bir benzerleri olmadan yoktan var etmiştir. Eğer canlıların özellikleri bilim adamları tarafından örnek alınıyorsa bu açıkça Allah’ın yaratmasındaki üstünlüğü isteseler de istemeseler de kabul ettikleri anlamına gelir.
İnsanların teknolojide örnek aldıkları her canlı, bu canlıların sahip oldukları her sistem iman eden insanlar için Allah'ın birer ayetidir. Bu gerçek Kuran’da; Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4) ayetiyle bildirilmektedir.
KELEBEK KANATLARINDAKİ SIRLAR
KELEBEK KANATLARINDAKİ MUHTEŞEM DESENLER
Kelebeğin küçücük pulcuklarla kaplı olan kanatları birer yaratılış delilidir. Kanatlar bu pulcukların üst üste dizilmesiyle meydana gelmiştir.Kelebek sırtının üzerinde simetri harikası desenler vardır. Pullar öylesine bir düzende dizilmişlerdir ki
Çoğu kelebeğin kanatlarının üstünde ve altında birbirinden farklı desenler bulunur. Kelebekler bu desenleri kamuflaj yapmak için kullanır. Vücutlarının alt kısımlarında genellikle soluk renkler vardyr. Saklanmak istediklerinde kelebekler bu renklerinden faydalanır. Daha parlak ve canlı renklerdeki desenlerini ise sadece gerektiği zamanlarda -çiftleşme dönemlerinde olduğu gibi- kanatlarını açık tutarak ortaya çıkarırlar.
Kelebeklerin renkli ve farklı desenlere sahip kanatları Allah'ın benzersiz renk sanatının birer tecellisidir. Kanatlarındaki simetri ise tesadüflerle oluşamayacak bir mükemmelliktedir. (Thomas C. Emmel, Florida's Fabulous Butterflies, s.4)
KELEBEKLERİN KAMUFLAJI
Kamuflaj yapan canlılar yaşadıkları ortama son derece uyumlu şekilde yaratılmış vücut yapıları, biçimleri, renkleri ve desenleriyle özel bir koruma altına alınmışlardır. Bu canlıların bazılarının bedenleri bulundukları ortamla o kadar uyumludur ki, çevrelerindeki bitkilerden ayırt edilebilmeleri son derece zordur.
Canlıların üzerlerinde bulundukları cisimlere benzemesi düşmanlarının onları fark etmelerini önler. Elbette kamuflaj yapan canlılar, korunmak amacıyla vücutlarını yaprağa, bir dala ya da bir çiçeğe kendi kendilerine benzetmiş değildirler. Hatta onlar bu benzerlikler sayesinde korunduklarının bile farkında değildirler. Ama buna rağmen istisnasız bütün örneklerde kamuflaj çok ustaca yapılmaktadır. Çiçeğin rengiyle aynı olan bir böcek, yaprak dalı gibi hareketsiz duran bir yılan, ıslak zeminin rengini alan bir kurbağa kısacası kamuflaj yapan tüm canlılar, kamuflajın özel olarak yaratılmış bir savunma taktiği olduğunu kanıtlayan birer delildir.
Hiçbir canlı böyle bir işlemi kendi kendine ya da tesadüfen gerçekleştiremez. Elbette ki canlılara kamuflaj yeteneğini veren, renk değişimini gerçekleştirecekleri kimya laboratuvarlarını vücutlarına yerleştiren üstün akıl ve bilgi sahibi olan Allah'tır.
KELEBEK KANATLARINDAKİ HARFLER VE RAKAMLAR
Fotoğraf sanatçısı Kjell Sandved, 24 yılını verdiği bir uğraşın sonucunda, kelebek kanatlarındaki desenlerden alfabenin bütün harflerini ve 1'den 9'a bütün rakamları fotoğraflamayı başarmış.
KELEBEKLERİN DİĞER İLGİNÇ ÖZELLİKLERİ
KELEBEKLERİN ZIRHLARI
Kelebeklerin pek çoğunun uzun bir burnu (Proboscis) vardyr. Proboscis, çiçeklerin derinlerde olan nektar gibi sıvı besinlerini emmek ya da su içmek için kulanılan uzun bir dildir. Kelebekler bu uzun dillerini kullanmadıkları zamanlarda içeriye doğru sararlar. Bu dil yuvarlanarak sarılmadığı zamanlarda kelebeğin boyunun 3 katı kadar uzayabilir. (Thomas C. Emmel, Florida's Fabulous Butterflies, s.4) |
KELEBEK GÖZÜNDEKİ TASARIM
Kelebekler, sadece desenli ve çok renkli kanatlarıyla değil, binlerce küçük gözden oluşan özel tasarıma sahip gözleriyle de Allah'ın gücünü ve sanatını yansıtmaktadır. (Thomas Emmel, Florida's Fabulous Butterflies, s.29)
KELEBEKLERİN “OPTİK BİLGİSİ”
Çevremiz, her biri özel bir tasarım ürünü olan ve akılcı davranışlar gösteren pek çok canlı ile doludur. Örneğin bir kelebeğin ya da bir karıncanın, vücudunda kendi kendine sistemler kurması ve bunları nasıl kullanacağını kendiliğinden bilmesi elbette mümkün değildir. Allah tüm canlı türlerini sahip oldukları özelliklerle birlikte ve bu özellikleri nasıl kullanacaklarını bilerek bir anda yaratmıştır.
Fizikçilerin optikte kullandıkları üç temel kural vardır. Bunlar sırasıyla;
- Bir yüzey, üzerine gelen güneş ışınlarının yüzeyle yaptığı açı 90 dereceye yaklaştıkça ısınır.
- Aynı açıda güneş ışını alan iki yüzeyden koyu renkli olanı daha çok ısınır.
- Yansıtıcı bir yüzey, üzerine gelen ışını normali (yüzey ile 90 derece yaptığı var sayılan dikme) ile kaç derece yapıyorsa o açıyla yansıtır
Pek çok kişinin bilmediği ya da farkında olmadığı bu kurallardan kelebekler haberdardır. Üstelik kelebekler bu optik kurallarından günlük yaşamlarında da faydalanmaktadırlar. Bu konuyu Colias kelebeklerinden örnek vererek açıklayalım.
Colias kelebeği vücut sıcaklığı 28oC'den düşük olduğunda uçamaz. Bu durumda hemen kanatlarını açar ve sırtını güneşe dönerek güneş ışınlarını dik alacak şekilde durur. Kelebek yeterince ısınıp vücut ısısı 40oC'ye kadar çıktığında kendi ekseni etrafında 90 derece döner. Böylece güneş ışınlarını yatay alır hale gelir. Bu hareket ile güneş ışınlarının ısıtıcı etkisi en aza indirilmiş olur. Dolayısıyla kelebeğin vücut ısısı düşmeye başlar.
Bunların yanı sıra bu cins kelebeklerin kanatlarında siyah lekeler bulunur. Bu lekeler ısıyı kelebeğin vücudunda toplamaya yarar. Üstelik bunlar vücudun en çok ısınmaya ihtiyaç duyduğu bölgelerine yakın olarak 'yerleştirilmiştir'. Böylece diğer bölgelerden daha çabuk ısınan lekelerden yapılacak ısı nakli için kullanılan mesafe kısalmış olur.
Pieris cinsi kelebekler ise kanatlarını öyle bir açıda ayarlarlar ki, tıpkı bir mercekteki gibi tüm ışınları vücutlarının en çok ısınması gereken bölgelerinde toplayabilirler.
Şüphesiz bu kelebekler hayatlarının hiçbir döneminde fizik-optik eğitimi almamışlardır. Fizik kurallarından, hangi açının güneş ışınlarını daha verimli alacağından da haberdar değildirler. Bütün bunlar kelebeklere 'öğretilmektedir'.
Bu canlılara en verimli şekilde ısınmak için neler yapmaları gerektiğini ilham eden, her şeyi koruyan ve gözeten Allah'tır. Rabbimiz'in, her şeyin hakimi olduğu bir ayette şöyle haber verilmektedir:
"Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır." (Hac Suresi, 64)
ALLAH’IN EŞSİZ YARATMASINDAN ÖRNEKLER
KUŞKANATLI DEV KELEBEK
Kuş kanatlı dev kelebeğin (Ornithoxtera) dişisi, yumurtalarını tek tek yaprakların üzerine bırakır. Yumurtadan çıkan tırtılların gövdeleri boyunca, altı sıra etli yumrucuk vardır. Ayrıca başlarında da "ozmeteryum" denilen Y biçimli ilginç bir organ bulunur. Bu organ vücuttaki salgı bezlerine bağlıdır. Tırtıl korktuğu zaman ozmeteryum içeri girip çıkar ve kötü bir koku salgılar. Bu sayede tırtıl düşmanlarını caydırmış olur.
(Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.26)
MONARKLARIN BAĞIŞIKLIK SİSTEMLERİ
Milkweedler son derece zehirli bitkilerdir. Pekçok hayvan için öldürücü olmasına rağmen Monark kelebeklerinin tırtılları çok şaşırtıcı bir şekilde, hiçbir önlem almadan zehirli Milkweed bitkisiyle beslenirler. Çünkü tırtılların Milkweed'in zehirine karşı bağışıklıkları vardır. Diğer birçok hayvan Milkweed'den kaçınarak uzak durduğu halde Monark kelebekleri yaprakların tümünü yiyebilirler. Ayrıca bu zehiri bir savunma aracı olarak da kullanırlar. Monark tırtılları diğerlerinden farklı olarak çok parlak renklere sahiptirler. Bu, düşmanları için bir uyarıdır ve onlara tırtılların yenemeyecek özelliklerde olduklarını gösterir. Tırtıllar kelebeklere dönüştüklerinde de bu zehir molekülleri değişmeden ve çok güçlü bir şekilde vücutlarında kalır. Bu da Monarklara çok iyi bir savunma sağlar. (David Attenborough, The Trials of Life, s.58)
MAVİ KELEBEK TIRTILININ ŞAŞIRTICI PLANI
Mavi kelebek tırtıllarının son derece ilginç bir barınma yöntemleri vardır. Tırtıl yumurtadan çıktıktan sonra yaklaşık 3 haftalık bir süre boyunca kekik bitkisiyle beslenir. Bu sürenin bitiminden sonra da tırtıl bitkiden aşağıya doğru iner ve daha sonra etrafına bir koku yaymaya başlar. Bu hareketinin çok önemli bir nedeni vardır. Tırtılın yaydığı koku, yakınlarda yaşayan kırmızı karıncalara çok cazip gelen bir kokudur ve karıncaları tırtılın bulunduğu bölgeye çekecektir. Etrafına karıncaları toplayan tırtılın bu aşamadan sonraki davranışları ise son derece ilgi çekicidir. Kokunun etkisiyle kendisine yaklaşan kırmızı karıncaları gördüğünde tırtıl başının arkasındaki deriyi şişirerek karınca larvalarını taklit etmeye başlar. Taklit o kadar başarılıdır ki buna aldanan karıncalar tırtılı karınca larvası zannederek kendi yuvalarının olduğu yere taşırlar. Tırtıl hemen hemen 1 yıl boyunca bu yuvadaki karınca larvalarıyla beslenerek büyür. Kış mevsimini karınca yuvasında derin bir uykuda geçiren tırtıl ilkbahar gelince kendine bir ipek kozası yapar. Yazın ortası geldiğinde ise yuvayı terketmeden önce kozanın içerisinde değişmeye başlayarak yavaş yavaş yetişkin bir kelebek haline gelir. (Michael Scott, The Young Oxford Book of Ecology, s. 33)
ZEBRA ÇATAL KUYRUKLU KELEBEKLER
Zebra çatal kuyruklu kelebeklerin üst kısımları adlarından da anlaşılacağı gibi zebraya benzeyen çizgileri olan siyah ve beyaz renklerden oluşmaktadır. Kelebeğin kanatlarındaki bu desenlerin düşmanlarının dikkatini kuyruğuna doğru yönelttiği düşünülmektedir. Bu kelebek için önemli bir savunma sistemidir. Çünkü kanatlarındaki bu yapı sayesinde bir kuş, kelebeğin kuyruğuna gagası ile çarptığında dahi kelebek için hayati bir tehlike söz konusu olmaz. Çünkü kopan kuyruk kelebeği etkilemez. Kozaları dış görünüş olarak bir yaprağa benzer. Bu evrede ipek bir kuşakla bulundukları yere bağlanırlar. Diğer kelebeklerin pupalarında olduğu gibi bu kelebeklerin pupaları da zamanı geldiğinde kenarlardaki dikiş yerlerinden ayrılır. Ve bu şekilde kozada bir kapak ortaya çıkmış olur. Kozadan çıkmaya çalışan kelebek bu kapağın arkasını iter, yukarıya doğru yuvarlanır ve kuruması için kanatlarını bir süre aşağıya doğru asılı bir şekilde tutar. Kozanın yapısındaki bu özel tasarımın tesadüflerle oluşabileceğini öne sürmek elbette ki imkansızdır.
Zebra çatal kuyruklu kelebeklerinin hem erişkinleri hem de pupaları düşmanlarından korunacakları sistemlerle birlikte Allah tarafından yaratılmıştır. Çekici dış görünümleri aynı zamanda düşmanlarından korunmalarını sağlayan bir savunma sistemidir de... (Thomas Emmel, Florida's Fabulous Butterflies, s. 61) www.yaratilisvebilimsiteleri.com
OPHTALMOPHORA
Amazon ormanlarında yaşayan Ophtalmophora (kanatlarında gözleri olan anlamındadır) cinsi kelebeklerin kanat desenleri de son derece şaşırtıcıdır. Kanatlardaki beneklerin merkezlerinde sedefimsi bir lekeden oluşan parlak birer "gözbebeği" vardır. Bu da kanatların bir çift göze benzemesini sağlamıştır. Gerektiği zamanlarda kelebek kanatlarını açar ve düşmanlarının korkmasını sağlar. (Bilim ve Teknik, Sayı 257, s.12)
APOLLON KELEBEĞİ
Dağlık bölgelerde yaşayan Apollon kelebeği 6.000 m. yükseklikte bile yaşayabilen bir türdür. Bu kelebeklerin vücutları kürke benzeyen siyah tüylerle kaplıdır. Gövdenin koyu rengi böceğin güneşten ısı emmesine yardım eder. Siyah benekli beyaz kanatlar diğer kelebeklerinkine oranla daha büyüktür. Böylece güneşin ışınlarını almak için daha geniş bir yüzey sağlanmıştır. Ayrıca bu kanatlar olağanüstü yükselme yönteminde de kelebeğe yardımcı olur. Kanatları son derece incedir, bu yüzden hemen hemen saydam gibidir. Bu da güneş ışınlarının kelebek tarafından kolay emilmesine yardımcı olur.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.13
SARI KELEBEK VE ORKİDE ARASINDAKİ ORTAKLIK
Bir buçuk ayak orkidesinin nektarı 30 cm. kadar derindedir. Nektarı bu kadar derinde olan bir çiçeğin döllenmesi oldukça zordur. Bu çiçeklerin nasıl olup da çoğaldıkları sorusunun cevabını merak eden bilim adamları çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Araştırmaların sonunda bu orkidenin, kullanmadığı zaman ağzında yumak gibi sarılı duran 25 cm.lik dili olan bir kelebek türü tarafından döllendiği bulunmuştur. Bu kelebek, ismi "sarı kelebek" anlamına gelen Xanthropan morgani predicta'dır. (Bilim ve Teknik Dergisi, Şubat 1985, s. 32)
MONARK KELEBEKLERİNİN GÖÇÜ
Monark kelebekleri, sonbahar döneminde gerçekleştirdikleri hayranlık uyandırıcı göçle bilinirler. Milyonlarca kelebek sonbaharla birlikte tam 3200 kilometrelik yolculuk için havalanmaya hazırdır. Göç, çok ilginç bir biçimde, tam sonbaharda gecenin gündüze eşitlendiği gecede başlar. Kanada’dan havalanan bu dev kelebek bulutunun hedefi Meksika’dır. Bu ülkelerarası yolculukta izlenen rota son derece hassas ayarlanmıştır: Kelebekler, Meksika’da her defasında hep aynı dağların yamaçlarını bulur ve kışı buradaki volkanik kayalarla kaplı arazide geçirirler. Burada Aralık’tan Mart'a kadar 4 ay boyunca hiçbir şey yemezler. Yaşamlarını vücutlarındaki yağ stoklarıyla sürdürürken, yalnızca su içerler.
İlkbaharda açmaya başlayan çiçekler, Monarklar için önemlidir. 4 aylık bir bekleyişten sonra ilk defa bu dönemde kendilerine bir bal özü ziyafeti çekerler. Mart sonunda yola koyulmadan önce çiftleşirler. Tam gece ile gündüzün eşitlendiği gün koloni tekrar geldiği yere dönmek üzere, kuzeye uçmaya başlar.
Bu durum, bilim adamları için büyük bir merak konusudur. Kelebek gibi küçük bir canlı nasıl olup da 3200 kilometre gibi uzun bir mesafeyi havada katedebilmekte, milyarlarca defa kanat çırptığı bu yolculuk için nasıl olup da yeterli enerjiyi depolayabilmektedir? Dahası, milyonlarca kelebek nasıl olup da aynı anda bu kararı vermektedir? Bilim adamları için bu soruların yanında asıl bilmeceyi, kelebek nesilleri hakkında bilinenler oluşturmaktadır.
Bir senede dört ya da beş nesil monark kelebeği yaşar. Sonbahar göçünü bu nesillerden sadece bir tanesi gerçekleştirir. Bu neslin ömrü diğerlerininkinden çok daha uzundur. Diğer nesiller ortalama 6 hafta yaşadıkları halde göç eden nesil 6 ay kadar yaşayabilir. Böylece göç eden nesiller her sene yenilenmiş olur. Bir diğer deyişle, göçe hazırlanan nesil bu yolculuğa ilk kez çıkmakta, 3200 kilometre uzaktaki bölge, ya da geçilecek yollar hakkında ‘hiçbir şey’ bilmemektedir. Bir göç nesli, bir önceki senedeki göç neslinin, torunlarının torunlarıdır. Bu kelebekler nasıl olup da hiçbir bilgileri, haritaları ve yön belirleme pusulaları olmadan bu ‘bilinmeyen’ yolculuğu başarabilmektedirler?
Güneşe Doğru Ayarlanan Bir Pusula mı?
Bilim adamları arasındaki yaygın düşünce, monark kelebeklerinin bu isabet yeteneğinin güneşin gökyüzündeki konumunun izlenmesine bağlı olduğu yönündeydi. Ancak aynı bilim adamları, güneşin gökyüzünde sürekli hareket ediyor olmasının bu varsayım için önemli bir sorun oluşturduğunun hep farkında oldular. Bu sorunu ABD’deki Massachusetts Üniversitesi Tıp Okulu araştırmacılarından Lincoln Brower şöyle ifade ediyor:
“Eğer güneydoğu yönünde Meksika’ya gitmek istiyorsanız, gün doğarken güneşe göre açıyı hesaplarsınız. Bununla ilgili sorun ise, güneydoğuya doğru yönünüzle güneş arasındaki açı farkının, güneş gökyüzünde hareket ettikçe değişmesidir”. (Internal Clock Leads Monarch Butterflies to Mexico, John Roach, 10 Haziran 2003)
Brower ve arkadaşları, kelebeğin sürekli değişen bu hesaplamayı nasıl başarabiliyor olabileceği sorusuna cevap vermek için bir dizi deney gerçekleştirdiler. Sonuçları ABD’nin ünlü araştırma dergisi Science’ta yayınlanan deneylerinde, kelebeğin bu hesaplamalarında ‘içsel saatin’ oynadığı rolü ortaya çıkardılar. (Internal Clock Leads Monarch Butterflies to Mexico)
Biyolojik saat adıyla da bilinen bu içsel saatler, canlıların genlerinde 24 saatte bir tekrarlanan ritimler sayesinde uyku ve uyanıklık hallerindeki gibi fizyolojik etkinlik seviyelerini düzenlemede rol oynarlar. Bu saatlerin hayranlık uyandıran bir özelliği ise ortamdaki ışık seviyesine göre ritimlerin ayarlanması. Işıkları açık bir odada uyumakta zorlanmamızın nedeni de bu ayarlamadır.
Bilim adamları, kelebeklerin yolu üzerindeki ABD’nin, sonbahar mevsiminin ışık şiddetini gece ve gündüze göre taklit edebilen bir laboratuvar ortamı hazırladılar. Bu ortamda bir süre tutulan kelebekler daha sonra açık havadaki uçuş simülatörüne (kelebek uçuşunun yapay olarak gözlemlenebilmesini mümkün kılan camekanla kaplı cihaz) yerleştirildi. www.yaratilisgercegi.com/
Kelebekler daha sonra, cihaza ince metal bir telle bağlandı. Böylece kelebekler ancak ileri-geri ve sağa-sola hareket edebilecek şekilde sabitlenmiş oldular. Kelebeklere uçtukları izlenimini vermek için cihazın zemininden kelebeklerin altına doğru hafif bir de hava akımı yönlendirildi.
Bu ayarlamalar sonunda görüldü ki, sonbahar günlerini taklit eden laboratuvar ortamında bir süre kalmış olan bu kelebekler sanki Meksika yönüne gidiyormuş gibi güneydoğuya yöneldiler. Bu yönelme, kelebeğin, sonbahardaki ışık şiddetinde güneydoğuya doğru gidecek şekilde ‘programlandığını’ ortaya koyuyordu.
İçsel saatin rolünü ortaya çıkaran bu araştırmayı yorumlayan Kansas Üniversitesi böcek bilimcilerinden Orley Taylor, “Bu araştırma, Monark göçünü anlamamızda gerekli çok sayıda araştırmadan sadece bir tanesi” diyor. (Illuminating the Circadian Clock in Monarch Butterfly Migration, Science, cilt 300, sayı 5623, 23 Mayıs 2003, s. 1303-1305.)
Monark Pusulası: Allah’ın Sonsuz Kudretinin Bir Göstergesi
Elbette bir monark kelebeği kendi genlerinde böyle bir sistem meydana getirerek kendi kendini programlayamaz. Milyonlarca kelebeğin her birinde varolan ve bir pusula görevi gören bu sistemin üstün bir Yaratıcı'nın tasarımı olduğu açıktır. Hiçbir takvime sahip olmayan monark kelebeklerinin gece ile gündüzün birbirine tam da eşitlendiği günlerde yola çıkmaları da bu üstün aklın ilhamıyladır. Kelebekleri biyolojik pusulalarla donatan, bu göç sırasında milyonlarcasını dağılmadan birarada tutan, göklerin, yerlerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah’tır. Allah’ın canlılar üzerindeki hakimiyeti Kuran’da şu şekilde bildirilmektedir:
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir. (dosdoğru yolda olanı korumaktadır)" (Hud Suresi, 56)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder